IQNA

"Sorumluluk almadan tevekkül etmek, tevekkül değil tembelliktir"

18:57 - February 21, 2023
Haber kodu: 3479347
Ehl-i Beyt'in hadislerine baktığımızda sürekli olarak "önce tedbir, sonra tevekkül" çağrısı yapıldığını görürüz. Ayrıca duanın mükemmel bir gücü olduğuna, her sıkıntıda ve hatta rahatlıkta sığınılacak en güzel limanın dua olduğuna da sıkça değinilir.

Kahramanmaraş merkezli depremin ardından deprem ve bunca yıkım kaderimiz mi yoksa tedbirsizliğin sonucu mu soruları gündeme gelmeye başladı. İlahiyatçı Ünal Yıldız ile hem bu soruları hem de yaşanan afet sonucu nasıl tevekkül edilmeli konularını konuştuk. İşte röportajımız:

Öncelikle röportaj teklifimizi kabul ettiğiniz için teşekkür ederiz. Kahramanmaraş merkezli bir deprem yaşandı, hem Türkiye hem de Suriye'de ciddi can kayıpları oldu. Bu depremle birlikte tedbirsizlik mi ve kader mi soruları tekrar sorulmaya başlandı. Böyle durumlarda kader kavramı isabetli mi kullanılıyor nasıl yorumlarsınız?

Depremin kendisini kader olarak niteleyebiliriz. Lakin depremden sonra yaşanan göçükler, ölümler tedbirsizliğin sonuçlarıdır. Sağlam binalar yapmamak, denetimin yetersizliği veya denetime rüşvet karışması, halkın deprem konusundaki bilinçsizliği kader değil ihmal ve bilgisizliktir. Can kayıplarının önlenmesi veya azalması biz insanların tedbirleriyle olacağından Allah'ı veya kaderi değil bizzat kendimizi sorumlu tutmalı, ibret alıp gelecek depremlere hazırlık yapmalıyız.

Özellikle depremi bizatihi yaşayanların birtakım psikolojik problemlerle karşı karşıya kaldığını görüyoruz. Elbette işin uzmanları gerekli kişiler için tedavi yöntemi uygulanacaktır. Bu noktada bizler tevekkül mekanizmasını nasıl devreye sokabiliriz doğru şekilde?

Deprem konusunda bilinçlenip gerekli şeyleri yapmak mesela sağlam bir evde oturmak, büyük eşyaları sabitlemek, deprem anında ne yapılacağı, nereye sığınılacağıyla ilgili tatbikat yapmak ferahlamaya ve korkunun azalmasına katkı sağlar. Sorumlulukları yerine getirmeden tevekkül ediyorum demek aslında tevekkül değil tembelliktir ve insanı ümitsizliğe sürükler. Dünyaya geliş amacının farkında olanlar, imtihan olacağını, kazandığında verilecek mükafatı bilen ve iman edenler için böylesi büyük bir korku söz konusu değildir. Tedbiri aldıktan sonra, her şeyin Allah'ın elinde olduğunu bilmek doğru bir şekilde tevekkül edildiğinin en büyük göstergesidir. Tabi ki birkaç günlük kısa bir süreçte tedirgin olmak normaldir. Ama bu durumun haftalara hatta aylara uzaması durumunda Allah'a olan inancımız ve güvenimizi gözden geçirmekte fayda var.

İslâm tarihinde de şüphesiz doğa olayları meydana geliyordu. Bu gibi doğal afetler karşısında Peygamber ve Ehli beyt'in yaklaşımına dair elimizde bilgiler var mı?

Hz. Selman, Medain şehrinde bir sel felaketine tanıklık ediyor. Halk eşyalarının peşinde koşturup onları kurtarma telaşıyla sele kapılıp giderken, Hz. Selman birkaç parça olan eşyasını sırtlayarak hızlıca yüksek bir yere sığınıyor. Halkın telaşını gördüğünde: "Dünyaya tamah etmeyen bu dünyada da ahirette de kurtuldu." diyor. Buradan anladığımız kadarıyla, doğal afetlerdeki telaşımızın en büyük sebebi aslında dünyaya tamah etmemizdir. Asla ölmeyecek gibi sadece bu dünya için yaşamak ve birikim yapmak ölümün yaklaştığını düşündüğümüzde müthiş bir korkuya kapılmamıza ve asıl yapmamız gereken şeyleri yapamayacak hale gelmemize sebep oluyor. Konuyla ilgili Ehl-i Beyt'in hadislerine baktığımızda sürekli olarak "önce tedbir, sonra tevekkül" çağrısı yapıldığını görürüz. Ayrıca duanın mükemmel bir gücü olduğuna, her sıkıntıda ve hatta rahatlıkta sığınılacak en güzel limanın dua olduğuna da sıkça değinilir.

Sizin eklemek istediğiniz bir şey varsa buyurun.

Ülkemiz çok büyük bir afet yaşadı. Fiziksel olarak 15 milyon, duygusal olarak tüm Türkiye, hatta tüm dünya etkilendi. Bu zorlu süreci Allah'ın yardımıyla mümkün olan en az zararla atlatmak için elimizden geleni yapmak, depremden bizzat etkilenen insanlara maddi manevi destek olmak bütün müslümanların görevidir. Allah hepimizi muvaffak etsin.

Çok teşekkür ederiz cevaplarınız için.

captcha