Zira çevreyi bilmeden, o ortamda bulunmak için hangi davranışları, hangi kıyafetleri ve hangi koşulları göz önünde bulunduracağımıza karar veremeyiz.
Gecenin bir yarısı kapıyı kimin çaldığını bilmesek kapıyı açmayız. Gideceğimiz bir şehirde havanın nasıl olduğunu bilmiyorsak yanımıza ne tür kıyafetler almamız gerektiğini de bilemeyiz. Davet edildiğimiz yerin matem mi yoksa düğün mü olduğunu bilmeden ne giyeceğimize karar veremeyiz. Bu yüzden inancımız ve dünya görüşümüz davranışlarımızı ve seçim biçimimizi etkiler.
Nasıl davranışlarımızın ve konuşmalarımızın türü dünya görüşümüzden geliyorsa, dünya görüşümüzde dünyayı nasıl tanıdığımızdan kaynaklanır yani dünya görüşünün seçimi bilginin türüne bağlıdır. Bu bizim özümüzde olan varoluş bilgimiz olup belirli bir dünya görüşünün seçilmesine yol açar.
Bu açıklama ile davranışlarımızın dünya görüşümüzden kaynaklandığı ve dünya görüşümüzün bilgimize bağlı olduğu sonucuna varıyoruz. Burada tanıma konusundan biraz bahsetmek gerekir.
İnsanı diğer canlılardan ayıran, marifet ve ilim nimetine sahip olmasıdır. Allah Kur’an-ı Kerim’in pek çok ayetinde insanları ilim ve ilim öğrenmeye davet ederek tefekkür etmeyenleri şiddetle eleştirerek azarlamaktadır.
Allah Kur’an’da bizi bilmediğimiz şeylerin peşinden gitmekten men eder: İsrâ suresi, 36. ayeti: “Hakkında bilgin olmayan şeyin ardına düşme! Çünkü kulak, göz ve gönül, bunların hepsi ondan sorumludur.” ayette insanın bilmediği bir konuda söz söylemesi, hüküm vermesi, bilgisizce davranması, bilmediği tanımadığı kişiler hakkında ileri-geri konuşması, daha özel olarak yalancı şahitlik yapması, iftira atması, kısaca bilgi sahibi olmadan tahmine göre herhangi biri için maddî veya mânevî zarara yol açacak şekilde konuşması ve hareket etmesi yasaklanmaktadır. İnsan ya duyduğu ya gördüğü ile veya akıl ve vicdanıyla hareket eder; yani bilgilerimiz ya habere ya gözleme ya da akla dayanır. ayette bu bilgi kaynaklarının doğru kullanılması gerektiği, bunlardan sorumlu olunduğu ifade edilmektedir.
Hz. Ali (a.s) Kumeyl duasında şöyle söyler: yaptığın her harekette marifete ihtiyacın var.
Marifet ve bilgi amellerimizi ve yaptığımız şeyleri değerli kılar. İslam dininde yaptığımız ameller ve işler ilim derecemize bağlıdır. Yaptığımız şey hakkında ne kadar çok bilgi sahibi olursak o kadar değerli olur.
Kur’an ve hadislerde Müslümanlar Allah, peygamber, imamlar, dünya, usül ve furu-i dine teşvik edilir.
Dualarda Allah’tan kendisini, Peygamberini ve Velisini tanımamıza yardım etmesini isteriz. Aksi takdirde, yoldan çıkar sapkınlığa uğrarız.
Peygamber Efendimiz’den (s.a.v) bir rivayette zamanın imamını bilmeden ölen kimsenin cahiliyye ölümüyle öldüğüne dair bir hadis vardır.
Muhsin Kıraati’nin İnanç İlkeleri (Tevhid) kitabından alıntıdır.