Nisâ suresi 32. ayeti: “Allah’ın sizi birbirinizden üstün kıldığı şeyleri iç çekerek arzu etmeyin. Erkeklerin de kazandıklarından nasipleri var, kadınların da kazandıklarından nasipleri var. Allah’ın lütfundan isteyin; şüphesiz Allah her şeyi bilmektedir.”
Bu ayette tüm insanlara Allah’ın bazılarına bahşettiği ayrıcalıklar karşısında hased duymamaları ve şikayette bulunmamaları konusunda dersler verilmektedir. Kadın ve erkeğin eşit ve farklı yönlerini, tabii özelliklerini tanımak, bunları ortadan kaldırmaya çalışmamak, her birini kendi kabiliyet, özellik ve eğilimleri yönünde üretken ve verimli olmaya teşvik etmek, her birinin ürettiğine sahip olmasını sağlamak, varlıklıların yoksun olanlara el uzatmalarını ve sahip oldukları nimetleri bir ölçüde paylaşma mutluluğunu tatmalarını özendirmektir. İslâm’ın da yapmak istediği budur.
Hiçbir şeyi olmasa da tüm insanların Allah’ı vardır ve O’nun dostluğu, dünyanın tüm zenginliklerinden ve nimetlerinden daha değerlidir.
Allah her insanı belli bir yetenek ve iş için yaratmıştır. Ve her insanın Allah katında özel bir yeri vardır. Örneğin tüm müzisyenler müzik yeteneklerini başkaları için harcamışlardır. Tarihteki büyük şahsiyetler tüm insanlara aittir ve onların yaptıkları tüm insanlığa hizmet etmiştir. Dünya mirası herkes için gurur kaynağıdır.
Elbette farklılıkların ve özel ayrıcalıkların kabul edilmemesi gereken bir durum var. O da kanunun uygulanması, ifade özgürlüğü ve din, meslek ve yol seçme hakkından eşit olarak yararlanılmasıdır. Bu tür konularda ayrımcılık yapılmamalıdır.
Kadın ve erkek Allah katında eşittir. Elbette kadın ve erkek arasında yetenek, yatkınlık ve fiziksel, zihinsel ve sosyal koşullar açısından dikkate alınması gereken farklılıklar vardır.
Eğer erkeğe hayatı boyunca evin geçimini sağlama gibi ağır bir sorumluluk verilmişse, buna karşılık olarak ona mirastan da daha fazla pay verilir. Bu görünürdeki eşitsizlik aslında eşitlik yaratmaktır çünkü kadın üçte birlik miras alır ama bu kendisine aittir, erkek ise üçte ikisini alır ve bunu başka bir kadınla paylaşmak zorundadır.
Yani erkeklere verilen bazı sosyal ayrıcalıklar, erkeklerin evin direği gibi hareket etmesini gerektiren sorumluluklara sahip olmasından kaynaklanmaktadır. Erkek sabit sütunlar gibi ayakta durarak bu ağır yükü omuzlarına almıştır. Kadında çocuk yetiştirme yaşamın tüm kaygısından uzak bu sütunların altında bereket içinde yaşayabilmektedir.
Günümüzde teknolojinin ilerlemesi, kadın ve erkeklere yönelik olanakların yaratılması sayesinde sayısız kadın çalışma ve sosyal hizmet alanına girmiş, ekonomik, sosyal ve hatta duygusal bağımsızlığa kavuşmuştur. Bu nedenle her zamankinden daha iyi şekilde bir erkeğe olan sevgisini hiçbir ihtiyaç duymadan açıklayabilir. Ve onun sevgisini kabul edebilir.
Görünürdeki ayrıcalıklar ve yüzeysel eşitsizliklerle ilgili daha birçok nokta bulunmakta olup bunların hepsinin yerinde rasyonel gerekçeleri vardır ve eğer yoksa bu ayrıcalıklar iptal edilir.
Hüseyin Muhyiddin İlahi Kumşei’nin “Kur’an ile 365 gün sohbet” kitabından alıntıdır.
4118934