Şirk, Allah’tan başkasına güvenmek, Allah’ın mahlukatını Allah yerine koymak, Allah’tan başkasına kayıtsız şartsız itaat etmek, Allah’ın yolunda olmayan grupçuluk, kudret ve güç sahiplerine bağımlılık demektir.
Kur’an-ı Kerim’in birçok kıssasında şu iki mesele göze çarpmaktadır:
1-Allah’ın kudretine olan imanı yeniden canlandırmak, gaybdan gelen lütuf ve yardıma teveccüh etmek, Allah’ın gazabı ve kahrından gafil olmamak.
2-Hayallerdeki bütün dayanakları yıkmak, yanlış kriterlere batıl çizgisi çekmek ve şirkin bütün damarlarını ortadan kaldırmak.
Hazreti Nuh, oğlunu Allah’ın gazabından dolayı bütün kâfirlerin suda boğulacağı konusunda uyarmış oğlu da şöyle demiştir: Allah’ın gazabını görene kadar dağa sığınacağım. Burada Hz Nuh’un oğlunun mantığına bakarsanız o dağı ve dağın kudretini Allah’ın kahrının karşısına koymaktadır. Bu şirk ruhunun bir örneğidir.
İnsan maddi bir varlık olup maddi şeylere karşı büyük bir eğilimi vardır. Eski zamanlarda büyük bir zat vefat ettiğinde ona olan sevgilerini göstermek için heykelleri yapılır ve saygı gösterilirdi. Zamanla bu saygı ve hürmet tapma şekline dönüştü.
Toplumda şirkin nedeni olan diğer faktörler arasında zalim korkusu, tamah, taklid ve dostluk sayılabilir.
Tarih boyunca şirkin çeşitli tezahhürleri olmuştur. Geçmişte insan toplumu bazı türlerine tanık olmuş bugün ise biz başka türlerine tanık oluyoruz. Dün şirk güneşe, aya ve putlara tapmak iken bugün makam ve mevki, ünvan, para ve diplomaya tapmadır. Geçmişte şirk kavimsel taassub ve kavmiyetçilikti bugün ise milliyetçilik ve vatanseverliktir.
Biri diyebilir ki artık yağmur duasına ihtiyacımız yok. Yarı derin bir kuyu açıp ihtiyacımızı karşılayabiliriz.
Bir diğeride diyebilir ki Allah’ın kızıp insanlara kıtlık getirmesinin zamanı değil, çünkü dışarıdan buğday gemileri hemen geliyor.
Üçüncüsüde diyebilir ki şer’i hukukunun önemli olduğunu kabul ediyoruz ancak hükümet yasalarını veya uluslararası yasaları göz ardı edemeyiz. Bu Allah’ın hükmü olmakla birlikte, kişinin veya eşin memnuniyeti de dikkate alınmalıdır.
Bazen biz Allah’ın emrine uyuyoruz. Bazenden onu bunu takip ediyoruz. Bu tür bir bakış açısı ve mantık, tevhid inancına ve kulluğa karşıdır.
Muhsin Kıraati’nin İnanç İlkeleri (Tevhid) kitabından alıntıdır.