Zaten Hz. Peygamber (S.A.V.) efendimiz de Hadis-i Şeriflerinde buyurmuştur ki;
“Allah, kendisine hamd edilmesini sever”
Fatiha suresini okuyalım:
“Rahmân ve rahîm olan Allah’ın adıyla...”
“Hamd, âlemlerin Rabbi olan Allah’a mahsustur.”
“Rahmân ve rahîm.”
“Ödül ve ceza gününün tek hâkimi.”
“(Rabbimiz!) Ancak sana kulluk eder ve yalnız senden yardım dileriz.”
“Bizi dosdoğru yola ilet;”
“Nimetine erdirdiklerinin yoluna; gazaba uğramışların yoluna da, dalâlete sapmışların yoluna da değil! Âmin!”
Kur’an-ı Kerim’in ilk suresi olduğu için başlangıç anlamına gelen Fatiha adını almıştır. Ayrıca “Ümmü’l-Kitab” (Kitab’ın özü) “es-Seb’ul-Mesânî” (Tekrarlanan yedi ayet) , olarak da anılır.
Bu sure ilâhî kitabın bütün amaçlarını; getirdiği mâna, bilgi ve hükümleri özet halinde ihtiva etmektedir. sure Allah ile kul arasında paylaştırılmıştır. Bunun bir kısmı Allah'ın insanlara, bütün övgülerin çok şefkatli, çok merhametli ve hesap gününün sahibi olan Evrenin Rabbine ait olduğunu bildiren beyanıdır.
İkinci kısmı ise Allah’ın kullarının söyledikleri, tek sevgililerinin bir Allah olduğunu, O’ndan başka kimseden yardım istemedikleri ve O’ndan kendilerini doğru yola iletmesini niyaz ettikleri vurgulanmaktır. Doğru yola ve kemale erdirmekten daha üstün bir nimet yoktur. Bu nimetin eseri sahip olanların yüzlerine yansır. “İlâhî lutufların sevincini yüzlerinden okursun. “ (Mutaffifin:24)
Bu surede kullanılan edebi sanatlardan biri iltifat’tır. Belâgat alimlerinin anlama güzellik veren edebî sanatlardan saydığı iltifât, bir beyitte veya kısa bir sözde beklenmedik şekilde şahıs, zaman ve üslûp bakımından değişiklikler yapmaktır. Bu değişiklikler monotonluğu kırarak muhatabın ilgisini uyandırmak ve konunun önemine dikkat çekmek gibi amaçlarla yapılır. Kur’anı kerim’de bu edebi sanat bolca yer almaktadır.
İltifat türlerinden biri ; Gāibden hitaba geçiştir. Kendisinden üçüncü şahıs olarak söz edilen kimseden ifadenin devamında ikinci şahıs olarak bahsedilmeye geçilmesidir. Fâtiha sûresinde (1-4) Allah’a hamdedilip Allah’ın sıfatlarından söz edilirken üçüncü şahıs ve hikâye üslûbu ile devam eden söz, Allah’a ibadet kısmına gelince birden değiştirilerek Allah’a hitap şeklinde anlatıma dönüştürülmüştür. Bu değişikliğin sebebi, Allah’a yapılan sözlü ve fiilî taat nevilerini kendinde toplayan en mükemmel saygı tarzı olan ibadetin şanına tâzim ve önemine dikkat çekmek, Allah’ın karşısında ve O’nu görüyormuş gibi huşû içinde ibadet yapmanın önemini vurgulamaktır. Sadece sözlü tâzim olan hamdin derecesi ibadetin derecesinden düşük olduğu için hamdin anlatımında üçüncü şahıs ve hikâye üslûbuyla yetinilmiştir. Dua ve isteklere vesile durumundaki ibadetin ardından gelen yardım ve hidâyet taleplerinin gıyaben değil hitaben (yüz yüze) yapılması uygun düştüğü için onlarda da hitap üslûbu sürdürülmüştür.
Doğru yol, bir insan ile ona layık olan herhangi bir kemal arasındaki en kısa mesafedir. Çoğu insan saadet peşinde koşarken dolambaçlı yola dalar yolu uzatır. Çoğunlukla pişmanlıklarla dolu cehennemde uzun bir mesafe kat ederler, ancak Allah’ın lütfu ile cennetin doğrudan yoluna geri dönerler.
Şöhret ve makama ulaşmak için iyi işler yapmak yerine zenginlik, güç, şöhret tuzağına düşerler. Bunlardan birçok yalan ortaya çıkar. Fakat hikmet, güzellik ve iyilik nurunun tabii parıltısı olan şöhret hakikatine ulaşamazlar.
Üstad Hüseyin Muhyiddin İlahi Kumşei’nin “Kur’an ile 365 gün sohbet” adlı kitabından alıntıdır.
4123315