Yirmi küsur senelik bir nüzul tarihi içerisinde örnek bir toplum oluşturmak için insanlığın önüne konan bu çerçeve doğası gereği değişken ve dinamik bir yapıya sahiptir.
İslam’ın toplumsal nizam hakkında söyledikleri başkalarının söylediklerinin çok ötesinde olup İslam’ın bakış açısına göre sosyal ve toplumsal nizam bireysel hak ve özgürlüklere, sosyal adalete zarar vermeyecek şekilde olmalıdır.
Toplum, bireylerin dünya ve ahiret saadetine ulaşmasının zeminini hazırlamalıdır. Böyle bir toplumun kesin ve tanımlanmış yasalara ihtiyacı vardır. Beşer sınırlılıkları nedeniyle, insanüstü bir kaynağa bağlanmadan her zaman her yerde uygulanabilecek kanunlara ulaşamaz.
Diğer yandan yasaların uygulanması, bireysel ve sosyal hakları savunanlar olmadan toplumda düzenin sağlanması mümkün değildir. Bu yüzden İslam kanun uygulayıcılara hem özel kanunlar hem de şartlar öngörmektedir.
Düzenin tezahhürlerinden biri verilen sözlerin yerine getirilmesidir. Düzene uyma ve doğru planlama yapmak verilen sözlerin tutulmasını ve yükümlülüklerin yerine getirilmesi mümkün kılar.
Mü’minûn suresi 8. ayetinde şöyle buyrulmaktadır: “Yine o müminler emanetlerine ve ahidlerine sadakat gösterirler;”
Peygamber Efendimiz’de (s.a.v) ahde vefa göstermeyenin ve sözünde durmayanın mümin olmadığını söylemiştir.
Bu yüzden rivayetlerde başkalarının imanını ve bağlılığını sınamak için ne kadar namaz kıldıklarına, ne kadar oruç tuttuklarına bakılmasından ziyade verdikleri sözde ne kadar durduklarına bakılması gerektiği vurgulanmıştır.
Peygamber Efendimiz (s.a.v.) ömrünün son anlarında Hz Ali’ye (s.a) şöyle buyurmuştur: “Emaneti, ister salih ister günahkâr, ister değerli, ister önemsiz olsun, sahibine iade edin. Bir iplik veya kumaş olsa ve elbise dikilse bile.”
İslam Peygamber’i ahde vefa konusunda en küçük ayrıntıya bile dikkat ederdi. Bir gün bir adam Peygamber Efendimize (s.a.v.) kendisini dağın veya kayalık bir yerin kenarında beklemesini söyledi. Bir süre sonra güneş onu rahatsız etmeye başladı. Arkadaşları ona neden gölgeye gitmediğini sordular, o da beklemeye söz verdiği yerin gölgede değil, tam orada olduğunu söyledi.