Sözlükte “doğuya doğru gitmek; eti parçalayıp kayalar üzerine sererek güneşte kurutmak; yüksek sesle tekbir almak, bayram namazını kılmak için musallâya (müşerrak) çıkmak” anlamlarındaki teşrîk, terim olarak zilhiccenin muayyen günlerinde farz namazların ardından özel lafızlarla tekbir getirmeyi ifade eder. Bu tekbirlere “teşrîk tekbirleri” (tekbîrâtü’t-teşrîk), tekbirlerin alındığı günlere “teşrîk günleri” (eyyâmü’t-teşrîk) denilir.
Bazıları da kurban törenini güneş doğarken başlattıklarından bu günlerin bu isimle anıldığını söyledi. Genel olarak bakıldığında Teşrik Günler’inin Cahiliye döneminden kalma bir isim olduğu açıktır. İslamiyet’in başlangıcında ve önceki asırlarda bu 3 günün her birinin kendine has isimleri vardı.
Kurban kesme hacıların Teşrik günlerinde Mina’ya girdikten sonra Mina topraklarında yerine getirdiği haccın farzlarından biridir.
Teşrik günlerinde haccın vaciplerinden biride Remy-i Cemerat olup bu 3 günün gece yarısına kadar hacıların Mina’da durmasıdır. Hadis ve fıkıh metinlerine göre namazdan sonra tekbir getirmek teşrik günlerinin özel adetlerindendir.
Tarihte bu günlerde pek çok önemli olay anlatılmıştır. Hicri 9 yılında Hazreti Ali’nin (as), Hazreti Resûl’ün (sav) emriyle Hac menasiki sırasında hacılar için Tevbe Suresi’nin okunması aynı halde Peygamber Efendimiz’in (sav) biset’inin 13. yılında Teşrik ayının ikinci gününde bir grup Ensar ile yapılan ve Medine’ye hicretinin yolunu açan İkinci Akabe Antlaşması’nın imzalanması da bu günlerde zikredilmesi gereken iki önemli olaydır.