El-Cezire internet sitesi Muhammed Muhtar Veled Ahmed’in kaleminden İslam’ın yükselişinden sonraki ilk yüzyıllarda İslami kitapların ve çeşitli bilimlerin yazım ve kopyalama endüstrisi hakkında bir rapor hazırladı. Raporun ikinci bölümü şöyle:
Kitabet mesleğinin parlak dönemi
İbn Haldun’un "El-Mukaddeme” adlı kitabına göre, hicri ikinci yüzyılın sonlarında katabet ve yazım sanatı ilerleme kaydetti. Hicri üçücü yüzyılda kopyalama, tashih ve sahaflık gibi farklı kollara ayrıldı. Böylece yazı ve kitabet sanatı Endülüs’te bile parlak bir ilerleme gösterdi.
Bu işte yazarlardan, kölelere toplumun her kesiminden binlerce kadın ve erkek katip istihdam ediliyordu. Para kazanmak için verrâklık yapan en ünlü alimlerden bir İmam Ahmed bin Hanbel’dir.
Tarihçi ve fakih alimi olan Şahabeddin el-Naviri el-Şafi’inin (ö. 733/Miladi 1333) ‘Sahih Buhari’ kitabını 8 defa kopyaladığı söyleniyor. Verrâklık mesleğiyle uğraşan padişahlar arasında Sultan Nureddin Zengi’yi (ö. 569/1173) de sayabiliriz.
Kadınlar da erkeklerle birlikte verrâk işlerine giriyor veya bu işlerde erkeklere yardımcı oluyorlardı.
Endülüslü bir kadın olan Verka binti Yentan (ö.1145) çok iyi katiplerden biriydi. Biyografisinde onun yazar ve şair olduğu, aynı zamanda Kur'an-ı Kerim hafızı ve hattat olduğu belirtilmektedir.
Tarihçi El Safdi ‘El Vafi Balufiyat’ kitabında Ebul Abbas b. Hatiye El Fasi’nin (ö.1145) Mısır’da bir ücret karşılığında birçok kitabı kopyaladığını yazmıştır.
Büyük şehirlerdeki çeşitli çarşı pazarlar arasında verrâklar çarşısı da bulunmaktaydı. Verrâklık dükkanları sadece İslam kültürüne ait kitapların çoğaltılmasıyla sınırlı kalmamış, bunlara tercüme kitaplar da eklenmiştir.
Verrâklık mesleğiyle uğraşanlar bu mesleği genişleterek diğer uluslardaki verrâkları da kendi bünyelerine almışlardır.
Beyhaki (ö. 1067) ‘Nübüvvetin Sebepleri’ adlı kitabında bir Yahudi ile ilgili bir kıssadan söz eder: El yazısı güzel olan Yahudi aydınlarından biri Müslüman oldu ve İslam’a geçiş hikâyesini Abbasi Halifesi Me’mun’a anlattı ve şöyle dedi: “Ben Kur’an’ı aldım ve ondan üç nüsha kopyaladım ve kasten ona bazı şeyler ekledim, bazı şeyleri çıkardım ve sonra onu varraklara verdim. Bu nüshalara baktılar çok fazla kusur gördüklerinde benden satın almadılar. Dolayısıyla bu kitabın tahrif edilemeyeceğini anladım ve bu benim İslam’a dönmemin sebebiydi.
Büyük muhaddis, Beyhakî gibi bu hikâyeyi Kur’an-ı Kerim’in tahriften korunmasını vurgulamak için getirmişti.
Katipler arasında bugün cep kitabı olarak bilinen küçük taşınabilir kitaplar yazanlar vardı.
Katipler ilmi ve edebi kitaplar üretmenin ötesine geçerek çocukları eğitmek ve boş zamanlarının dordurmak amacıyla hayali ve kurgusal edebiyat kitapları yazdılar.
Bu eserlerde katipler, hat sanatının hız ve mahareti ile hacimli eserleri kopyalama yeteneği konusunda birbirleriyle yarışıyordu. Bu çalışmada bu kitapların hacmini ve bölümlerini ölçecek terimler vardı. Kitapların hacminin ölçümü Doğu ve Batı sakinleri arasında farklıydı.
Zemahşerî (ö.1143) “Esas el-Belağa” adlı kitabında ‘her risale 10 sayfadır’ diyor. Bu ölçüm yöntemi günümüze kadar tarih kitapları araştırmacıları tarafından kullanılmıştır.
Katipler yazma hızı ve hacmi konusunda birbirleriyle yarışıyordu. İsmail bin Muhammed Ebi el-Fevers Kurtubi’nin biyografisinde de onun çok yetenekli bir Mushaf hattatı olduğu ve her Mushaf’ı yaklaşık iki haftada yazdığı belirtilmektedir.
Kâtiplerin sınıflandırılması
Katiplerin el yazılarının güzelliği iyi, kötü, güzel ve yetenekli olarak ayrılırdı. Bazı katiplerin hattı geometrik boyutlara uyan bir hat olarak biliniyordu.
Katiplerin çalışmalarını doğruluğu konusunda ise ilim sahibi olmayanların, kopyalama, ekleme, silme gibi büyük hatalar yaptıkları söylenebilir. Kitabın tahrif edilmesi veya yazarı dışında bir kişiye atfedilmesi ve yazarlar arasında var olan diğer hatalar arasındaydı.
Katiplerin dükkânları ve çarşılar sadece kitap yazmak ve yayınlamak için değil, aynı zamanda ilim adamlarının, aydınların ve yazarların bir araya gelerek çeşitli ilimler hakkında toplantılar yaptığı, tartıştığı ve eleştirdiği kültürel toplantılar haline gelmişti.
Bu dükkanlar aynı zamanda kitaplarla ilgili başka hizmetler de sağlıyordu. Hat, cilt ve tezhip sanatı yüksek olgunluk derecesine ulaşmıştır.
Yazı ve kitabetin gelişmesiyle birlikte kurşun kalem yapma ve renkli mürekkepleri karıştırma endüstrisi de ilerledi. Katipler yalnızca geceleri okunabilen ve gündüzleri okunamayan mürekkep bile üretmeyi başardılar!
Bu bağlamda el-Safadi şöyle der: Bazı Faslılar, Melik Kamil Eyyubi’ye beyaz bir kağıda, lamba ışığında okunduğunda gümüş, güneş ışığında okunduğunda altın, gölgede okunduğunda mürekkebinin renginin açık siyah olduğu bir mektup yazdılar.
15. yüzyılda Gutenberg’in matbaayı icat etmesiyle katiplik mesleği ve kitap kopyalama için geri sayım başladı.
Bu makineyle basılan ilk kitap, 1513 yılında Arapça basılan ‘Salate El Savai’ kitabıydı. Daha sonra İslam dünyasının farklı yerlerinde Arapça ve İslami birçok kitap basılarak yayınlanmıştır.,
4252058