Bismillahirrahmanirrahim
"Onlar sizin için elbisedir ve siz onlar için elbisesiniz..." (Bakara 187). Kur'an'ın ikinci cüzünde kadınlarla ilgili çok sayıda ayet göze çarpmaktadır. Bu ayetlerde kadının kerameti ve konumuyla alakalı konuları görmekteyiz.
Ayette de okuduğum üzere kadın ve erkek birbirinin iftihar kaynağıdır. Kadının, yalnızca Hicaz bölgesinde değil, yeryüzündeki birçok yerde eşya gibi değer görmediği ve onlara "insan" olarak bakılmayan bir zamanda Kur'an onlar sizin elbisenizdir, siz de onlar için elbisesiniz diye buyuruyor.
Yani nasıl ki kadınlar ziynet olarak sizin elbiseniz ise siz de onlar için ziynet olarak elbise olun. Yani öyle bir yaşayın ki eşiniz için ziynet olasınız. Bu cüzde yer alan kadının kerameti ile ilgili bir diğer husus iddet meselesidir. Kadının tıpkı bir eşya gibi elden ele dolaştığı bir zamanda İslam "iddet" hükmünü getirdi.
Ayette boşanan kadınların yaklaşık iki buçuk ay süresince evlenmeye izinlerinin olmadığını buyuruyor. Bu düstur kadının kerametini vurgulamaktadır. Kadının bir eşya gibi değersiz olmasına izin verilmiyor. Bununla birlikte kadının nafakasını vermek erkeğin sorumluluğuna veriliyor.
Kadına yaşaması için bir yerin ayarlanması gerekmektedir, hatta kocası ölen kadın için de bu durum geçerlidir ki kadın kendi başına kalmasın.
"İçinizden vefat edip de geride eşler bırakanlar bir yıla kadar evlerinden çıkarılmaksızın eşlerinin geçimliğini vasiyet etsinler..." (Bakara 240)
Kadının kerameti ile ilgili ilahi ahkamdan bir diğeri boşanma ile alakalıdır. Erkeklere emir veriliyor, ya uygun bir şekilde kadınlarınızla geçinin; eğer ayrılacaksanız da iyi bir şekilde onlardan ayrılın.
Erkeklere kadınlara zarar verme niyetiyle evde tutma hakkı verilmemiştir. Diğer bir hüküm ise kadınların korunması ile alakalıdır. İslam, kızları korumak için onların evliliklerini babalarının iznine bağlamıştır. Müstakil bir hayatı olan kızlar hariç. Bu hükümden kasıt şudur ki, o yaşlardaki kızlar duygularını yoğun bir şekilde yaşadıklarından yanlış bir kararda bulunmasınlar ve hayatları kararmasın.
Elbette bu hüküm daha önce evlilik gerçekleştiren kadınların hükmünden farklıdır. Bu kadınlar için evliliklerinin kararı kendi ellerindedir. Ve yüce Allah bu kadınlar için evlenmeyi muteber görmeyen toplumlar için şöyle buyurmuştur:
Kadınların evlenmelerine mani olmayınız, hatta eski eşleriyle evlenmek isteseler de. Diğer bir ahkam ise erkeğin kadını himaye etme vazifesi ile alakalıdır. Nafaka erkeklere vaciptir, hatta eşleri zengin dahi olsalar. Zengin kadının da nafakası erkeğe vaciptir. Elbette İslam, şartlar korunduğu takdirde kadınların çalışmasına muhalif değildir. Fakat kesinlikle kadının çalışmaya zorlanmasına muhaliftir.
Yine ikinci cüzde okuyoruz. Layıkıyla kadının yemeğini ve giysini temin etmek erkeğin vazifesidir. Ancak Batı ülkelerinde erkekler kadınlara karşı ekonomik mesuliyete sahip değillerdir. Kadınlar evdeki işlere ilave olarak birtakım giderlerin temin edilmesi için çalışmak zorundadır.
Onlarca yıl önce başlayan bireyselleşme kültürünün artmasıyla ilişkiler ve evliliklerde "yarı yarıya" anlayışı, kendi tabirleriyle "fifty-fifty" hakim olmuştur. Bu gibi ilişkiler eşlerin niyazlarını gidermiyor ve dargınlık, evlilik istatistiklerinin düşmesi ve ayrılıkların artması ile sonuçlanıyor.
Bloomberg haber ajansının Amerika'daki istatistik kurumunun verilerine dayanarak paylaştığı habere göre son kırk yılda 18 ile 24 yaş arasındakilerin gerçekleştirdiği evliliklerin oranı neredeyse yarı yarıya düşmüştür. 1978'de %59 olan evlilik oranı 2018'de %29'a düşmüştür.
Batı kültürü ailenin temelini yıkmaya sebep oluyorken İslam ahkamı kadının kerametini garanti altına alır ve ailenin devamının zaminidir.
Allah'a emanet olunuz.