İran tarihinde, din alimleri, deneysel bilim adamları ve İranlı düşünürler arasında Kur’an her zaman yüksek bir konuma sahip olmuştur. Bu konum o kadar büyük olmuştur ki, sürekli olarak Kur’an ile kendi düşünsel bilimsel bulgu ve iddiaları arasındaki uyumluluğu göstermeye çalışmışlardır. Kur’an ve felsefe arasındaki bağlantı ifade edilmelidir.
İran’ın İslam felsefesinde, filozofların çabalarının büyük bir kısmı, Kuran’ın söylediği her şeyin rasyonel olarak kanıtlanabileceği akılcı bir sistem kurmaya odaklanmıştır. Bazı büyük İranlı filozoflar ve düşünürler örneğin Farabi, Fahri Razi, İbni Sina , Gazali, Suhreverdi, Hacı Nasıreddin Tusi ve Molla Sadra.. bu amaç için çok çaba sarfetti. Ancak Molla Sadra'dan sonra Kuran'la bağlantısıni değerlendirebileceğimiz yeni bir felsefi sistem kurulmamıştır.
Pratik hikmet alanında, özellikle toplum siyaseti alanında, Kur’an’la bağlantının ne anlama geldiğini görmeliyiz. İranlı filozof ve düşünürler arasında birkaç siyasi filozofumuz olduğunu belirtmek gerekir. Bu birkaç siyaset felsefecisi de devlet adamıydı. Kur’an bazen sözde bazen de eylemdedir. Emevi ve Abbasi halifeleri ile İran kralları ve devlet adamları arasında Kur’an’a büyük saygı duyulmuştur. Mektupları her zaman Kur’an ayetleriyle başlardı.
Kur’an’a açıkça saygısızlık eden bir kral veya hükümdar olmamıştır. Ancak ameli olarak tarihte politikacıların Kur’ana göre hareket ettiğini söyleyebileceğimiz çok az insan vardır. Kasas suresi 83. ayeti: “İşte âhiret yurdu. Onu yeryüzünde haksız üstünlük kurmak ve bozgunculuk çıkarmak istemeyenler için hazırlamış bulunuyoruz. İyi son, Allah’a karşı gelmekten sakınanların olacaktır”. Bu ayete göre hareket eden, takva sahibi Allah’tan korkan ve insanları öldürmeyi ve onlara zulmetmeyi reddeden çok az kral veya politikacı bulunabilir.
Herhangi bir dönemdeki farklı felsefi ve kelami bakış açılarının genellikle Kur’an’da kendilerini belgelediğini, filozof ve bilginlerin bakış açılarının Kur'an’la bağlantılı olduğunu göstermeye çalıştıklarını belirtmek isterim. Abbasi halifeliği gibi dönemlerde Kur’anın okunması Mutezile eğilimine göre idi. Ve diğer siyasi görüşler bastırılırdı. Kacarlar döneminde tasavvufî tavır ve Kur’an tefsirleri yaygınlaşmıştır. Bunlar her dönemin toplumsal ve siyasal ortamından büyük ölçüde etkilenmiştir.
Felsefe öğretmeni Ali Mehcur’un IQNA ile yaptığı röportajdan alınmıştır.
4078005