IQNA

Araştırmacı yazar Eda Günay:

Mevlana’nın Kur’an ve Tefsir ile İlişkisi

11:01 - December 22, 2022
Haber kodu: 3478672
Uluslararası Kur’an Haber Ajansı (IQNA) Türkçe Servisi tarafından çıkarılacak olan “Mevlana ve Kur’an” sayılı dergi için araştırmacı yazar Eda Günay Mevlana’nın Kur’an ve Tefsir ile İlişkisi konulu yazı kaleme aldı. Yazının bir bölümünü siz değerli okuyucularımızla paylaşıyoruz.

Tefsir kelimesi sözlükte “açıklamak, ortaya koymak, beyan etmek” gibi anlamlara gelen Arapça fesr kökünden türemiştir. Tefsirin pek çok farklı tanımı yapılmış olmakla birlikte en genel olarak “Sarf, nahiv ve belâgat gibi dil bilimlerinden; esbâb-ı nüzûl, nâsih-mensuh, muhkem-müteşâbih gibi Kur’an ilimlerinden; hadis ve tarih gibi rivayet ilimlerinden; mantık ve fıkıh usulü gibi yöntem bilimlerinden yararlanılarak Kur’an’ın mânalarının açıklanmasını ve ondan hüküm çıkarılmasını öğreten ilim” tanımı yapılmıştır.

Bilindiği üzere Kur’an-ı Kerîm İslâm dininin en temel kaynağı ve Yüce Allah’ın inananlara ve tüm insanlığa gönderdiği son mesajıdır. Bu nedenle bir Müslümanın dinini öğrenebilmesi için ilk önce Hak Teâlâ’nın ona gönderdiği bu mesajı iyi anlaması gerekmektedir. İşte tefsirin amacı da Kur’an-ı Kerîm ayetlerinin insanlar tarafından daha iyi anlaşılabilmesi ve hayata geçirilebilmesidir.

Tefsir geleneği bizzat Hz. Peygamber ile başlamış olup sonraki dönemlerde de çeşitlenerek devam etmiş ve günümüzde de özellikle teknolojinin gelişmesi ve bilimin ilerlemesiyle birlikte bunların ortaya koyduğu veriler de dikkate alınarak bu gelenek sürdürülmeye devam etmiştir. Bilindiği üzere Hz. Peygamber sonrası gelişen tefsir geleneği ile birlikte farklı türlerde tefsirler de yazılmaya başlamıştır. Bazı tefsirler itikâdi konuları önceleyerek yazılırken, bazıları fıkhî konular ışığında, bazıları dil bilimsel çerçevede, bazıları mezhepsel görüşler doğrultusunda, kimisi de daha çok felsefî ve bilimsel veriler ışığında oluşturulmuştur. Tüm bunların yanında daha ilk dönemlerden itibaren ortaya konulan bir diğer tefsir çeşidi de işâri yani tasavvufî tefsirdir. Bu tefsir türü naslar ışığında ve zahirî anlama zıt olmamakla birlikte daha çok keşf ve ilham gibi metafizik bilgilere dayanmakta olup İslâm dünyasında sûfîlerin bazen belli ayetler bazen de Kur’an’ın tamamına yönelik ortaya koydukları tefsir çalışmalarıdır. Sûfiler keşf ve ilham kaynaklı bilgilerine dayalı yaptıkları bu tefsirleri bazen müstakil bir tefsir kitabı olarak oluştururken bazen de yazdıkları eserlerde bu tarz tefsirlere yer vermektedirler. İşte söz konusu bu İşarî tefsire eserlerinde yer veren önemli sûfîlerden biri de Mevlânâ Celaleddîn Rûmî’dir.

Hz. Mevlâna 13. yüzyılda Anadolu’da yaşamış büyük mutasavvıflardan biridir. Onun mesajı yalnızca yaşadığı dönemde değil çağları aşan bir özellikte olup günümüzde dahi hem Müslümanlar hem de tüm insanlar arasında karşılık bulmakta ve herkesi derinden etkilemektedir. O, yedi yüzyıldan uzun bir süredir insanlığı aydınlatmış, eserleri başta İslam coğrafyası olmak üzere tüm dünyada meşhur olmuş ve özellikle günümüzde, mesajları evrensel bir boyuta ulaşmıştır. Hz. Mevlâna yaşadığı dönemde birçok kimseyi etkilemiş ve etrafında pek çok insan toplanmıştır. Vefatından sonra da eserleri ile oğlu ve torunu tarafından kurulan Mevlevilik tarikatı aracılığıyla mesajları yaşatılmış ve yayılmaya devam etmiştir.

Hz. Mevlâna’nın en önemli eseri hiç şüphesiz Mesnevi’sidir. O, hayatı boyunca nasları her zaman öncelemiş ve tüm eserlerinde olduğu gibi bu eserinde de Kur’an ve Hz. Peygamber’in sünneti ışığında çeşitli manevi ve özel bilgiler ortaya koymuştur.  O bilhassa Kur’an ve sünnet çizgisinden sapmamaya gayret etmiş ve onlara bağlılığını Divan’ındaki şu beyitlerinde ifade etmiştir:

"من بنده قرآنم اگر جان دارم

من خاک در محمد مختارم

گر نقل کند جزاین کس از گفتارم 

بیزارم از او وز این سخن بیزارم

“Canım bedenimde oldukça, ben Kur’an’ın kölesiyim,

Seçilmiş Muhammed’in yolunun toprağıyım;

Birisi sözlerimden, bundan başka bir söz naklederse,

Ondan da bezmişim, o sözden de bezmişim.”

Hz. Mevlânâ diğer eserlerinde olduğu gibi Mesnevî isimli eserinde de her yönüyle Kur’an-ı Kerimden faydalanmıştır. Öncelikle o, Kur’an’ın açık ve akıcı üslubundan etkilenmiş ve eserinde de bu üslubu yansıtmıştır. Ayrıca o, Mesnevî’de pek çok ayete atıfta bulunmuş, bazı beyitleri ile bu ayetlerin tefsirini yapmış ve Kur’an’da geçen çeşitli peygamber kıssalarına eserinde değinerek, farklı beyitlerinde bu kıssalara çeşitli yorumlar yapmıştır.

Hz. Mevlânâ Mesnevî’sinde lafzen 420, mealen ise 270 civarı olmak üzere yaklaşık 700 ayete yer vermiş, işaret yoluyla atıfta bulunduğu ayetlerle birlikte 1500 kadar ayet Mesnevî’de yer almıştır. Bu sayı da Kur’an ayetlerinin ortalama dörtte birini oluşturmaktadır. Yine Mesnevî’deki konu başlıklarından bir kısmı çeşitli ayetlerin tefsiri bir kısmı da tefsir olmamakla birlikte doğrudan ayetlerle ilgilidir. Ayrıca o, Mesnevî’yi Kur’an’ın özü olarak nitelemiş ve ona uyanların Bakara Sûresi ve Nisa Sûresi’nde geçen ilgili ayetlere atıfla “işittik ve itaat ettik” diyenlerden, onun manasına uymayanların ise “işittik ve isyan ettik” diyenlerden olacağını dile getirmiştir.

(Devamı Mevlana ve Kur'an sayılı özel dosyamızda)

captcha