IQNA

Mevlana, sadece Mesnevi'sinde 1500 kadar Ayet-i Kerime aktarır

9:16 - December 14, 2022
Haber kodu: 3478592
IQNA Türkçe Servisi’nin önünüzdeki günlerde çıkaracağı “Mevlana ve Kur’an” özel sayılı dergisine demeç veren Doç. Dr. Nuri Şimşekler: Mevlâna özellikle Mesnevî’sinde söylediği beyitleri, anlattığı veya aktardığı hikâyeleri, kurguladığı veya gerçek insan tiplerini sadece bir araç olarak kullanıyor, asıl amacı Kur’ân-ı kerimin daha iyi anlaşılması, ilâhî mânâların daha somut olarak kavranmasıdır.

Uluslararası Kur’an Haber Ajansı (IQNA) Türkçe Servisi tarafından önümüzdeki günlerde yayınlanacak olan “Mevlana ve Kur’an” özel sayılı dergimiz için Selçuk Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Fars Dili ve Edebiyatı Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Nuri Şimşekler ile yaptığımız röportajın bir bölümünü siz değerli okuyucularımızla paylaşıyoruz. 

1 - Mevlâna’nın Kur’ân-ı Kerim’den istifadesi konusunda neler söylersiniz?

Genel olarak baktığımızda tüm İslâm mutasavvıfları özellikle mesnevîlerinde veya mensur eserlerinde temel olarak İslâm’dan beslenerek beyit söyler, cümle kurar, mevzu açarlar. Tabiki Mevlâna da böyle bir usul benimsemiş, lafzî veya telmih yoluyla Âyet-i kerimelerden iktibas yaparak anlattığı konulara dini referanslar getirmiştir. Çok iddialı olsa da şunu da söyleyebiliriz ki aslında Mevlâna özellikle Mesnevî’sinde söylediği beyitleri, anlattığı veya aktardığı hikâyeleri, kurguladığı veya gerçek insan tiplerini sadece bir araç olarak kullanıyor, asıl amacı Kur’ân-ı kerimin daha iyi anlaşılması, ilâhî mânâların daha somut olarak kavranması…

Bu söylediğim hususa bir makaleden istifade ile de somut olarak bazı istatistikleri vermek isterim.

Mevlânâ, sadece Mesnevî’sinde 1500 kadar Âyet-i Kerime aktarır. Tabiki bu aktarımların 420 kadarı lâfzen iktibas olarak, 272 de meâl olarak nakledilmekte. Geriye kalan ise telmih ve işaret yoluyla aktardığı, aslında şerh de ettiği Âyet-i Kerimelerdir. Yine Mesnevî’nin başlıklarına da bakıldığında 70 kadar Âyet-i Kerime nakli ve devamı beyitlerde tefsirini görmek mümkündür. Yani Âyet-i Kerimelerin tamamını esas alarak bir kıyas yapılırsa Mevlâna sadece Mesnevî’sinde Kur’ân-ı Kerim’in 4’de 1’ini nakletmiş, delil olarak getirmiş veya tefsir etmiştir.

Mesnevî haricinde yine mâlum camideki verdiği vaazların yer aldığı Mecâlis-i Seb’a adlı eserindeki konularda, Fîhi mâfîh’teki sohbetlerinde, Mektuplarının başı ve sonunda ve tabiki menkıbelerinin nakledildiği Ahmed Eflâkî’nin Menâkıbü’l-ârifîn adlı eserindeki bazı sohbetleri sırasında aktardığı Âyet-i Kerimeler de Mevlâna’nın eserlerinde, sohbetlerinde, meclislerinde mutlaka Kur’ân-ı Kerim’i temel referans olarak aldığını göstermektedir.

2 - Mevlâna’yı Kur’an ve İslam müfessirlerinden kabul edebilir miyiz?

Eğer “Kur’ân-ı Kerim’in tefsirinin belli kuralları vardır ve müfessirin belirli bir tefsir usulü olmalı” diye bir ön şartla bakılırsa Mevlâna müfessir değildir tabi ki. Ancak böyle bir şartın olmadığı ve “geleneksel tefsir dışında da Kur’ân-ı Kerim tefsir edilebilir” diye bir değerlendirme yaparsak işte o zaman da Mevlâna tam bir Kur’ân-ı Kerim müfessiridir. Bir önceki sorunun cevabında da aktardığım gibi Kur’ân-ı Kerim’in birçok Âyet-i Kerimesini lâfzi veya anlam olarak alıntılayarak bunları Hadis-i şerifler başta olmak üzere naklettiği veya bizzat kendi söylediği hikâye ve kurguladığı olaylarla bize tefsir ediyor. Bu Âyet-i Kerime seçki ve nakillerin geneline baktığımızda da “eşref-i mahlûkât” olan ve “en güzel şekilde” yaratılan insanın hayvanlıktan, insanlığa, insanlıktan da “kâmil insanlığa” geçiş formüllerini barındırdığına şahit oluruz. İşte bu da insanın yaratılış gayesinin farkına varma ve “kulluk” bilincini aşılaması açısından aslında Kur’ân-ı Kerim’in “özü”dür de. İşte böyle baktığımızda da Mevlana’yı tam bir İslam ve Kur’ân-ı Kerim müfessiri olarak değerlendirebiliriz. Tabi bu kişisel değerlendirmemin yanında Mesnevî’nin henüz başına Mukaddime’sine baktığımızda da (ki şayet bu Mukaddime’yi Mevlâna söylemiş-yazmış, sonradan eklenmemişse) eserinin Kur’ân-ı Kerim’in özü ve O’nu apaçık bir hale getiren bir tefsiri olarak kabul etmek zorundayız. Aslında geniş kapsamlı bir açıdan baktığımızda da Mevlâna’nın sadece Kur’ân’ı tefsir etmediğini, Hz. Musâ’yı, Hz. İsa’yı yani bozulmadan önceki Yahudiliği ve Hristiyanlığı, hatta tüm ilâhî dinlerin “vahdet” yönünü de tefsir ettiğini görebiliriz.

Bir de şunu eklemek isterim. Hani Mevlâna’dan önce ve sonra yapılmış Kur’ân-ı Kerim’in birçok tefsiri var, birçok açıklaması var. Bütün bunları Mevlâna’nın Mesnevî’deki “Kur’ân’ı Kur’ân ile tefsir et, kendi düşüncelerine göre değil!” beyiti çerçevesinde değerlendirdiğimizde de Mevlâna’nın Kur’ân tefsirine bakış açısını da görmüş oluyoruz.

Doç. Dr. Nuri Şimşekler ve daha birçok akademisyen ve düşünürün değerli görüşlerine başvurduğumuz "Mevlana ve Kur'an" özel sayılı Türkçe dergimiz önümüzdeki günlerde siz değerli okuyucularımızın ilgisine sunulacaktır. 

Morteza Karimi

captcha