Bu bahanelerinden biri de kıyametin ne zaman kopacağıdır. İsrâ suresi 51. Ayetinde şöyle buyrulmaktadır: “İsterse canlanmasını aklınızın almadığı herhangi bir yaratık!” Bu defa da “Bizi tekrar hayata kim döndürecek?” diyecekler. “Sizi birinci defa yaratan” de. Sonunda onlar, sana alaylı bir tarzda başlarını sallayacak ve “Ne zamanmış o?” diye soracaklar. De ki: “Yakın olduğunu sanıyorum.”
Kıyametin vaktini Allah’tan başkası bilemez. Ancak bir olayın zamanını bilmemek, olmayacağı anlamına gelmez. Hiç kimse ölümünün ne zaman geleceğini bilmiyor. Bu ölümü reddetmek için iyi bir sebep olabilir mi?
Ölüleri diriltmek
Meadı inkâr edenlerin bir diğer bahanesi dirilme konusundadır. Allah Duhân suresi 36. Ayetinde şöyle buyuruyor: Onlar, kesin bir dil ile şunu söylüyorlar: “Bu iş bizim ilk (ve son olarak) ölüp gitmemizden ibarettir, biz artık yeniden diriltilecek değiliz. Siz doğru söylüyorsanız (ölmüş) babalarımızı geri getirin!”
İnsan inadından vazgeçerse, uyku ve uyanmanın, ilkbahar ve sonbaharın gelişini görmesi, meadı kabul etmek için yeterli birer alamet olduğunu anlar. Ama inadında ısrar ederse, ölen babası hayata döndürülse bile, başka bir bahane uyduracak ve mesela 'beni gençleştir' diyecektir. Sonunda yaratılış düzenini yok etmeyi talep ediyor ve inanmıyor!!
Kur’an-ı Kerim’de bazı kimselerin Peygamber Efendimiz’e gelip: “Sen göğü yere indirmedikçe veya Allah’ı ve melekleri bize çağırmadıkça sana inanmayacağız” dediklerini okuruz. İsrâ suresi 90-93. Ayetleri: Dediler ki: “Sen bizim için yerden bir kaynak fışkırtmadıkça sana asla inanmayacağız.” “Veya senin bir hurma bahçen ve üzüm bağın olmalı; içlerinden de çağıl çağıl nehirler akıtmalısın.” “Yahut -iddia ettiğin gibi- göğü üzerimize parça parça düşürmelisin veya Allah’ı ve melekleri karşımıza getirmelisin.” “Veya altından bir evin olmalı; ya da göğe çıkmalısın. Bize okuyacağımız bir kitap indirmediğin sürece oraya çıktığına da asla inanmayacağız.” De ki: “Rabbimi tenzih ederim! Ben sadece bir beşer-peygamberim.”
Allah’ın elçilerine düşen görev, inkarcıların istek ve arzularını yerine getirmek değil, ilâhî kudretin alametlerini göstermek ve insanlara yol göstermektir.
Allah ölülerin dirilmesinin imkansız olduğunu düşünenlere cevaben şöyle buyurmakta: Düşünmediler mi ki, gökleri ve yeri yaratmış olan Allah, kendilerinin benzerlerini de yeniden yaratmaya kādirdir! Allah onlar için bir vade takdir etti, bunda kuşku yoktur. Ama zalimler inkârcılıktan başkasını kabullenmediler. (İsra suresi 99. Ayeti)
Eğer insanların imanı Peygamberlerin getirdiği mucizeleri göstermeyi gerektiriyorsa bunu İlâhi Peygamberler yapmıştır. Ama inkâr edenler dünyanın düzeninin bozulduğunu görmek isterlerse peygamberler asla birkaç inatçının arzularına teslim olmazlar.
Ölümün anlamı
Meadı inkâr edenler ölümü Allah’ın kudretinin sonu ve ölüm sebeplerinin Allah’ın iradesine galip gelmesi olarak görmeleridir. Oysa ölüm de Allah’ın bir lütfu ve Allah’ın irade ve kudreti altındadır. Vâkıa suresi 60. ayeti: “Aranızda ölümü biz takdir ettik; sizi benzerlerinizle değiştirmemiz ve bilemeyeceğiniz bir şekilde sizi yeniden var etmemiz hususunda bizim önümüze asla geçilemez.”
Mülk suresi 2. Ayeti: “Hanginizin davranışça daha iyi olduğunu denemek için ölümü ve hayatı yaratan O’dur. O, güçlüdür, çok bağışlayıcıdır.” Ayet Allah’ın, dünyada insanların güzel işler yapma hususunda birbirleriyle rekabet etmelerini sağlamak, kimlerin kendi emir ve yasaklarına uyarak daha güzel işler yapacağını ortaya çıkarmak için hayatı ve ölümü yarattığını bildirmektedir.
Bu nedenle ölüm hiçlik değil, bir evden diğerine geçiştir. Kur’an-ı Kerim’de ölüm 14 defa teslim etme anlamına gelen ‘teveffi’ kelimesi olarak geçer.
İslam Peygamber’i (s.a.v) şöyle buyurmuştur: Öldükten sonra yok olacağınızı sanmayın. Sadece bir evden diğerine taşınıyorsunuz.
Muhsin Kıraati’nin İnanç İlkeleri (Mead) kitabından alıntıdır.