IQNA

Araştırmacı yazar Zeynep Erkut kaleme aldı:

Zorluk zamanında insan ve sabır

16:55 - March 10, 2023
Haber kodu: 3479533
İnsanın söylediği sözler, yaptığı paylaşımlar, ortaya koyduğu davranışlar kaybolup gitmiyor. Bireyler üzerinde ve ulaştığı kitlenin büyüklüğü oranında kitleler üzerinde etki bırakıyor. 
Zorluk zamanında insan ve sabır

Bismillahirrahmanirrahim
Onlar ki, kendilerine bir musibet dokunduğu zaman: “Bizim bütün varlığımız Allah’ındır ve biz ancak O’na dönüyoruz” derler. (Bakara/156)

Dünya hayatı çeşitli imtihanlar ve sıkıntılarla doludur. Bu imtihanlar ve sıkıntılardan, ancak gerçek anlamda sabredenler zarar etmeden geçerler. Bu yüzden ayetler ve hadislerin büyük bir bölümünde, sabrın gerekliliği ve nasıl olması gerektiği konusuna değinilmiştir. Bela ve sıkıntılar gelmeden önce hazırlıklı olmak, zorluk zamanında insanın sabredebilmesini kolaylaştırır. Rahatlık zamanında kendisini imtihanlara hazırlayan, zorluk zamanındaki sıkıntılara daha kolay göğüs gerer. 
Bu imtihanlar bazen bireysel bazen ise toplumsal olabiliyor. Bireysel sıkıntılara katlanmak daha kolaydır, toplumsal olanın sorumluluğu daha ağır bir yük bindirir insanın omuzlarına. Bireysel sıkıntılarda insan başkalarının desteğiyle üstesinden gelir ama toplumsal imtihan ve sıkıntılar çok daha güçlü bir ruhiyeye sahip olmayı gerektirir. 
“Ey iman edenler! Sabredin, hep birlikte dayanın, dayanışma içinde olun ve Allah'tan sakının; umulur ki kurtuluşa erersiniz.” (Al-i İmran/200)
Allah-u Teala bu ayette ilk olarak tekil zamir kullanarak sabredin buyurduktan sonra, çoğul zamir kullanarak, toplu olarak sabretmeyi, dayanışma halinde olmayı emrediyor. Toplumsal bela ve musibetlerde sabretmek, beraberinde birtakım sorumlulukları da getirir. Son zamanlarda yaşanan kitlesel sorunlar ve belalar çok büyük kitleleri etkilemektedir. Bunlar insanların kendilerinin bulaştığı iç savaşlar, toplumsal anarşi, başka ülkelere saldırıp kan dökmek olduğu gibi bazen de insanların elinde olmayan sebepler, depremler, seller, kuraklık veya aşırı soğuklar, kaynağı bilinmeyen salgın hastalıklar da olabiliyor. Ve insanlık böyle durumlarda acziyetini anlıyor. 
Son olarak ülkemizde yaşanan deprem felaketi, izleri kolay kolay silinmeyecek travmalar yarattı, hem bireyler üzerinde hem de toplum üzerinde. Toplumsal birlik ve dayanışmanın, insanların birbirini sevmesinin, birbirinin yarasını sarmak için çabalamanın ne kadar önemli ve ne kadar güzel olduğuna şahit olduk bu acıyla birlikte.
Bununla birlikte toplum ve birey olarak sorumluluklarımızı en iyi şekilde yerine getirebilmek için bazı konularda da hassas davranmamız gerektiğini öğrendik.
Öncelikle yaşanan facianın büyüklüğü, orada yaşamayan insanlar içinde büyük bir duygusal sarsıntıya sebep oldu. Böylesi bir duygusal sarsıntı zamanında insan soğukkanlılığını koruyabilmeli, toplumsal birliğe zarar verici söylemlerden kaçınmalı, doğruluğu teyit edilmemiş bilgilerin yayılmasına engel olmalı, en azından kendisi bu tür bilgileri yaymaktan kaçınmalıdır. 
Bir diğer konu, zarar gören insanların görüntüleri, ağlayan çocukların, enkaz başında sevdiğini bekleyen acılı insanların görüntüleri, yaralı insanları, parçalanmış cenazeleri, hele bir de bunları duygusal müzikler eşliğinde klipler hazırlayarak yayınlamak, ne o insanlara ne de bunları izleyenlere hiçbir yararı olmayacağı gibi toplumsal travmayı körükleyecektir. Böyle olunca da yapılması gereken görevler aksayacak, birlik duygusu zedelenecek ve sonuç olarak daha büyük sorunlar ortaya çıkacaktır. İnsanın söylediği sözler, yaptığı paylaşımlar, ortaya koyduğu davranışlar kaybolup gitmiyor. Bireyler üzerinde ve ulaştığı kitlenin büyüklüğü oranında kitleler üzerinde etki bırakıyor. 
Allah-u Teala sabredenleri müjdeliyor, sabredebilmek için ruhiyenin güçlü olması ve sabrın gereklerini yerine getirecek motivasyona sahip olması gerekir. Bu yüzden hem bela ve musibet öncesi ve hem bela ve musibet zamanında ümitsizlik, karamsarlık, doğruluğu belli olamayan haberler, insanların ruhiyesini çökertecek sözlerden paylaşımlardan kaçınıp çözüme odaklanmalıyız.
Son olarak her daim aciz olduğumuzun bilincinde olup, Allah’a sığınarak, O’nunla ünsiyet kurarak, her şeyin O’ndan geldiğini ve O’nun gücü ve kudretinin her şeyin üstünde olduğuna yakin edip, teslimiyetle sabrın alt yapısını hazırlamamız lazım. Rahatlık zamanında da sürekli Rabbimizi ve anmalı ve dua etmeliyiz. 
Peygamber efendimiz şöyle buyuruyor: “Her kim sıkıntı ve zorluk zamanında Allah’ın duasına icabet etmesini istiyorsa rahatlık zamanında çokça dua etsin.” Dünya sıkıntı yurdudur, rahatlık ahiret yurdunda.
Sıkıntı ve imtihan zamanlarında sabredebilmek için normal zamanlarda kendimizi hazırlamalı ve maneviyatımızı güçlendirmeliyiz ...

captcha