IQNA

Kur’an-ı Kerim ile sohbet / 6

İnsanoğlunun kurtuluşunun üç ilkesi

15:06 - June 17, 2023
Haber kodu: 3480665
Kurtuluş, kadim ve modern bütün dinlerin ana hareket noktalarından ve hedeflerinden birini oluşturan bir anlayıştır. Farklı kavramlarla ifade edilmiş olsa da, hepsinde kastedilen şey, kendi anladıkları şekliyle bir kurtuluş durumunu dile getirir.

Bakara suresi, 62. Ayeti: “Şüphesiz, iman edenler; yahudilerden, hıristiyanlardan ve Sâbiîler’den de Allah’a ve âhiret gününe inanıp sâlih amel işleyenler için rableri katında mükâfatlar vardır. Onlar için herhangi bir korku yoktur; onlar üzüntü de çekmeyecekler.”

Allah bir kez daha hikmetten bahsediyor ve ilâhî kelamın en önemli mesajını ve ruhunu ifade ederek, insanın dünya ve ahirette kurtuluşunun ne olduğunu bizlere hatırlatıyor. Bu ayette müslümanlarla birlikte Ehl-i kitabın imanları doğru, işleri düzgün olanlarından söz edilmekte, onlara müjdeler verilmektedir. Burada dört dinî topluluktan söz edildiği görülmektedir: Müslümanlar, Yahudiler, Hristiyanlar ve Sâibiîler.

Ayrıca kurtuluşu üç mücevhere benzeterek kim ona ulaşırsa korku ve kederden kurtulacağı, gelecek kaygısı taşımayacağı ve geçmiş işler ve hadiseler için üzülmeyeceğinden bahseder.

“Bilesiniz ki Allah dostlarına asla korku yoktur; onlar üzüntü de çekmeyecekler. “(Yunus:62)

Bu üç mücevherden biri iman’dır. Alemin bir yaratıcısı, tasarımcısı ve mimarı olduğuna, alemdeki bütün harikaların ondan olduğuna ve onlarda ilim, akıl, zarafet, lütuf ve güzellik eserlerinin zahir olduğunun açıkça görülmesidir. Dünyada bu kadar düzenin hiçbir irade ve bilinç olmaksızın tesadüfen var olmasını düşünmek akıldan uzaktır.

İkincisi ruhun ebedi olduğu mükâfat ve ceza gününe imandır. Ölüm bir son değil yeni bir başlangıçtır yaşamımızın bir amacı vardır. Yaşam hikayemiz bu kadar kısa bir şekilde bitmiyor. Bu dünyadaki davranış ve eylemlerimizin hesabı sorulur ve önümüzdeki sayısız dünyada etkilidir.

Insanoğlunun her türlü haksızlık ve tecavüzü gerçekleştirip dünyadan kaçıp ceza görmemesi söz konusu değildir.

Üçüncü mücevher ise ilk iki esasa olan imanın sonucudur. İnsan Allah’ın ve kıyamet gününün olduğunu bildiği zaman iyi ameller işler. Çünkü alemin yaratıcısı olan Allah  iyi ve kötü amelleri karşılıksız bırakmaz ve insanın iyi ve salih ameller işleyerek mükâfatını alması çok güzeldir.

Bu ayette geçen iyi işler ve salih amellerin bir dinin örf ve adetleri ile ilgili olmadığı açıktır. Çünkü her dinin zahiri farzları salih amelin bir parçası ise, o zaman farklı dinler bu farzlarda farklılık gösterdiğinden hiçbiri salih ameli yerine getiremez. Bu yüzden salih ameller bütün insanlar tarafından övülen ve herkesin birbirinden bu amelleri yerine getirmesi beklenen amellerdir.

Bu işlerin en önemlileri: Sadakat, doğruluk, adalet, ahde vefa, halka hizmet, ihsan, adil  ve cömert olmaktır.

Bu nedenle bir kimse hangi dine mensup olursa olsun, Allah’a ve ahiret gününe gerçekten inanır ve salih ameller işlerse kurtulur. Bunun tam aksi bu üç esasa uyulmazsa herhangi bir dinin zahirine bağlı olmak insanı kurtaramaz.

Peygamber Efendimiz’in (s.a.v.) “Ben güzel ahlakı tamamlamak için gönderildim” hadisi bu ayetin muhtevasına uygundur.

Hüseyin Muhyiddin İlahi Kumşei’nin “365 gün Kur’an ile sohbet” kitabından alıntıdır.

4113055

captcha