IQNA

Nehcü’l Belağa’dan seçmeler / 3

İlâhî hükümet; Yüce hedeflere ulaşmak için bir araç

13:23 - November 20, 2022
Haber kodu: 3478315
Hz Ali’nin (a.s) bakış açısına göre hükümet sadece sosyal adaletin daha yüksek hedeflerine ulaşmak için bir araçtır. Bu görüş onun sözlerinin bir derlemesi olan Nehcü’l Belağa kitabında güzel bir şekilde beyan edilmiştir.

Sosyolog ve din araştırmacısı İmad Furuği’nin Hz Ali’in düşüncelerini tanıttığı toplantılar zincirinin üçüncü oturumunda Emir el-Mü’minin ‘nin (a.s) hükümete bakışı ve meşruiyet teorisi meselesini açıkladı. Metin özeti şöyledir:

Nehcü’l-Balağa’nın üçüncü hutbesi, (Şıkşıkiye hutbesi olarak da ünlüdür) zamanın durumunu ve Peygamber Efendimiz’in vasiyetinin aksine amel edilmesi üzerinedir. Bu hutbe halifelik meselesi ve Peygamber’in (s.a.v) halefi ile ilgili olsada hutbenin içeriğine bakıldığında Hz Ali ‘nin (a.s) hükümete nasıl baktığını yansıtmaktadır.

Hutbenin bir bölümü şöyledir: “Allah'a andolsun ki falan kimse, hilafete göre yerimin, değirmen taşının mili gibi olduğunu bildiği halde hilafeti bir gömlek gibi giyindi. Oysa sel benden akar ve hiç bir kuş benim uçtuğum yerlere uçamazdı. Ben de hilafetle arama bir perde çektim, ondan yüz çevirdim.

Başladım düşünmeye; kesilmiş elimle atağa mı geçeyim, yoksa kapkaranlık körlüğe sabır mı edeyim? Öyle bir karanlık ve körlük ki bu, büyüğü tamamıyla yıpratır, küçüğü tümüyle ihtiyarlatır, mümin kimse de Rabbine ula­şıncaya dek bu karanlık körlükte zahmetten zahmete düşer.

Gördüm ki sabretmek akla daha yatkın, sabrettim. Ama gözümde diken vardı, boğazımda kemik. Mirasımın yağ­malandığını görüyordum...”

Bu cümleleri diğer hutbelere değinmek için mukaddeme olarak getirdim. Hz Ali’ye (a.s) tabi olduğunu iddia eden ve Hz Ali’nin (a.s) hükümetinin izinden gitmek isteyenler bu hutbeleri okuyup ders almalıdırlar.

Hutbenin bir diğer bölümü şöyle devam ediyor: “Hilafet sahibi, huysuz bir deveye bin­mişe benzerdi. Öyle bir deve ki yularını çekse burnu yırtı­lır, yaralanırdı, dizginlerini salsa nefsini yokluğa, helake atardı. Allah’ın bekasına (varlığına) andolsun ki insanlar onun zamanında ihtilafa düştü, huysuzlaştı, renkten, renge büründü ve birbirini suçladı.” Hz Ali (a.s) Nehcü’l Belağa’nın farklı yerlerinde yöneticileri, zayıfları iradeleri dışında bir şey yapmaya zorlamamaları ve onlara karşı baskı ve tehdit kullanmamaları konusunda uyarıyor. Hükümdar sadece toplumdaki işlere nezaret etmeli ve denetlemelidir.

Hz Ali (a.s) hükümeti bir gayeye varmak için bir vasıta olarak görür ve o sosyal adaletin gözetilmesine, zalimler servet biriktirirken, mazlumların açlığına kayıtsız kalınmamasından yanadır. Ve adaletli bir yönetim ve yüksek hedefler  için hükümet araçları kullanılmalıdır.

Hutbe şöyle devam ediyor: “Evet, tohumu yarana ve insanı yaratana andolsun ki eğer bu topluluk biat için toplanmasaydı, yardımcıların varlığıyla hüccet ikame edilmeseydi ve Allah zalimlerin çatlayasıya doyarken, mazlumların açlıktan kırılmasına (mani olması) hususunda âlimlerden söz almasaydı hilafet devesinin yularını sırtına atar, terk ederdim. Hilafetin sonunu ilk kâsesiyle suvarırdım (Daha önce peşinde koş­madığım gibi şimdi de peşinde koşmaz, onu hemen terk ederdim.)

Sizler de biliyorsunuz ki şu dünyanızın değeri bir keçinin aksırığından daha değersizdir bence.”

Bu cümleler hükümetin bir amaca ulaşmak için araç olduğu ve bu amacın mazlumun açlığına, zalimin oburluğu ve doymazlığına kayıtsız kalmadığı anlamına gelir. İmam Ali (a.s.) açıkça “Allah bizden ve alimlerden bu meselelere kayıtsız kalmamak için söz almasaydı, ben halifeliği bırakırdım ve hükümet için hiçbir talebim olmazdı” beyanında bulunuyor.

Nehcü’l belağa’nın üçüncü hutbesinden Meşruiyet teorisi türetilebilir. Bunun iki unsuru vardır: hakkaniyyet ve kabul edilebilirlik. Hz Ali’nin (a.s) hakkı ve dini meşruiyeti vardır, ancak insanlar onun etrafında toplanıp ona biat etmedikçe ve kabul şekli oluşmadıkça meşruiyet unsuru belirlenmeyecektir. Dolayısıyla meşruiyetin iki bileşeni vardır: Hakkaniyet ve (insanlar tarafından) kabul.

3964581

Etiketler: hz ali
captcha